7 Mart 2010 Pazar

Atatürk ve Laiklik Anlayışı


Laiklik devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan prensiptir.


Atatürk ilkesi kapsamında laiklik ise din adına baskı ve zorbalığın devre dışı bırakılmasıdır; uzun bir evrim süreci içinde, koşulların zorlamasıyla doğmuştur.Laikliğe göre, insan yaşamında ibadetin dışında her türlü tasarruf, dîne, daha doğrusu kutsal kitaba göre değil, Anayasaya yasalara ve kurallara göre yapılır. Din, kişinin özel yaşamının bir parçasıdır. Laiklik ise din ve dünya işlerinin ayrılmasıdır.
Mustafa Kemal birçok çağdaş değeri kendileri ile zamanında karşı karşıya gelmiş ve savaşmış olmasına karşın Batılı ülkelerden almış; bunun sebebini ise çağı yakalamanın gelişmiş ülkelerde olduğu gibi akıl ve bilimin kullanılabilmesine engel teşkil edecek kurum ve kuralların ortadan kaldırılması ile mümkün olabildiğini göz önünde tutmasıdır. Mustafa Kemal henüz genç bir subayken şu kanaate varmıştı: {{Cquote1924 yılında yaptığı bir konuşmada Dünya yüzündeki her şey için, maddî ve manevî her şey için, yaşam için ve başarı için en doğru yol gösterici bilimdir, tekniktir. Bilimin ve tekniğin dışında yol gösterici aramak, düşüncesizliktir, bilgisizliktir, yanlıştır, demiştir. Mustafa Kemal, gerek partisinin içinde gerekse dışında, farklı ideolojik görüşlere karşı son derece hoşgörülü olmasına rağmen ödün vermediği tek bir konu vardı: Laiklik! Serbest Fırka'nın önderliğini üstlenecek olan Fethi Okyar'a yazdığı mektupta yer alan şu satırlar, bu konuda çok aydınlatıcıdır: Memnuniyetle tekrar görüyorum ki, laiklik esasında beraberiz. Zaten benim siyasi hayatta bir taraflı olarak daima aradığım ve arayacağım temel budur... Laik Cumhuriyet esası dahilinde fırkanızın her türlü siyasi faaliyetinin bir engelle karşılaşmayacağına güvenebilirsiniz efendim. Laiklik devletçilik dışındaki diğer ilkelerin hepsinin de ön koşulları içinde yer alır: Demokrasinin ön koşuludur; çünkü laiklik olmadan gerçek bir düşünce özgürlüğü de olamaz, gerçek bir özgür seçim de. Milliyetçiliğin ön koşuludur; çünkü laiklik olmayan yerde önem taşıyan öğe ulus değil, inananların oluşturduğu ümmet tir.Devrimciliğin ön koşuludur; çünkü laikliği kabul etmemiş bir toplumda, bilimin ve çağın gereklerinin gerisinde kalmış kurumları değiştirmenin tartışması bile genellikle yapılamaz. Halkçılığın ön koşuludur; çünkü bir din devletinde halkın istekleri değil, dinsel "seçkin" lerin düşünceleri önemlidir. Atatürk, laiklik anlayışını, kendi el yazısı ile kaleme aldığı "Medeni Bilgiler" kitabında, sadece din ve devlet işlerinin değil, dinin de siyasetten ayrılması ve yasaların dine göre değil, toplumun gereksinmelerine göre yapılması ilkelerine bağlamaktadır.


3 Mart 1924'de Şeriye Vekaleti'ni kaldıran yasanın 4. maddesinde yer alan Türkiye Cumhuriyeti'nde insanlar arası ilişkileri düzenlemek üzere kanun yapmak yetkisi yalnızca TBMM'ndedir. hükmü artık dine dayanılarak yasa yapılamayacağının belki dolaylı, ama açık bir anlatımıydı. Atatürk'ün Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur ve Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir özdeyişleri de onun laiklik anlayışının uzantılarıdır.


Laiklik kısa tarihi ve Atatürk'ün laiklik ilkesiyle neler yapmak istediğini anlattık

Esasen laiklik din ve devlet işlerinin ayrılmasından ziyade Batı ülkelerinin ilim ve fende yakalamaktır.Çünkü Osmanlı İmparatorluğu son zamanlarında bilimdeki gelişmeleri dine aykırı diyerek yakalayamamıştır.Ancak Osmanlı tebaası Yahudi ve Hristiyanlar ise Müslümanlara göre bilimdeki ilerlemeleri sağlamıştılar.


Dine aykırı dedik o kısma açıklık getirmek gerekirse; Osmanlı tebasındaki bazı dinci çevreler kendi çıkarları için yabancı bilim adamların buluşları gavur icadı diyerek halk baskı yaparak kullandırılmaması sonucunda bilimsel ilerlemeler takip edilmemiştir.Oysa İslamiyet akıl ve bilim dinidir..İnsanların bilimdeki ilerlemelerinin önü açıktır.Dedik ya bir takım çevre öyle emretti diye insanlar o bir takım çevreyi din koruyucusu zannetiklerinden dolayı geri kalınmıştır


İşte Atatürk bu noktada insanların bilimdeki ilerlemelerinin önünü açmış ve din ile siyasetin karıştırılmamasını istemiştir


Günümüzde laiklik ilkesininin korunmasına çok ihtiyacımız vardır eğer ki laiklik sekteğe uğrarsa Arap ülkelerinden bir farkımız kalmayacaktır


Hem Türkçülüğün sekteğe uğramaması için hemde bilimsel ilerlemelerde ve yaşam tarzımda laiklik çok önemlidir


Son olarak Laiklik düşmanlarına diyeceklerim şudur ki ;


-Tanrının serbest bıraktığı din ve vicdan özgürlüğü Anayasal çerçevede koruma altına alındı diye buna dinsizlik veya kafirlik diyerek bizim inanışlarımızla dalga geçip ve dayatma yaparak gerçek İslamiyetin önünü kapattığınız için esas dinsizliği siz yapmaktasınız..


1 yorum:

  1. Marxistlerin bugün «Ömrümüz FETÖ ile mücadeleyle geçti» demelerine bakmayın. Kalplerinde bir «İlerici din adamı» aslanı çoook eskiden beri yatardı [bkz: «İlerici din adamı Lütfü Doğan görevden alındı» (tek sütun üzerine) başlıklı haberi, Yeni Ortam gzt., Sahibi Kemal Bisalman, Genel Yönetmen İlhan Turalı, Yazıişleri Müdürü Eren Güvener, Yıl 3 Sayı 977, 28 Mayıs 1975 Çarşamba, Baskı Ortam Matbaacılık, Ankara Baskı Halkçı Matbaası İşletmesi, s.1].

    YanıtlaSil